28-Nisan-2018

Eyvah, Patron Oldum !


Mart ayı için seçtiğimiz konu “Eyvah, Patron Oldum!” Bu konuyu en az 2 açıdan anlatacağım.

İlk bakış açısı patronlar nasıl bakar ?

İkincisi ise çalışanlar patrona nasıl bakar ?


Bir çoğumuz yıllarca çalıştık ve iş yaşamında belirli bir pozisyona geldik. Veya ailemizden gelen güçlü bir iş ve güçlü bir sermaye ile işin başına pat diye geçtik. Veya çalıştığımız şirketteki yükselişimiz önlenemediği için, bir şekilde ortaklıklar teklif edilerek, patronlar kadrosuna dahil edildik. Ama sonuca baktığınızda bir şekilde patron olduğunuzu gördünüz.


İşte tam o an, inanılmaz duyguların içinize girdiği, tabiri caiz ise, sadaret mührünün elinize geçtiği an! Hatırlamaya çalışın, ne hissettiğiz o an ?


İşte o hissettikleriniz sizi bir şekilde bugünlere getirdi. Başarılı projeler yaptınız mı ? Muhtemelen cevabınız evet olacaktır. Peki, bunlar için ben de sizleri ayrıca kutlarım ama ya başarısızlıklarınız ? bunlar ne durumda ? Bu başarısızlıklardan ne kadar kendinize pay aldınız ? Veya daha açık sorayım : Başarısızlıklarınızı hiç değerlendirdiniz mi ? Yoksa, bizim bildiğimiz usül mü yaptınız. Yani “kapatın bu konuyu!”


Hepimizin bildiği bir söz var : devir değişti; değil mi? Maden devir değişti, o zaman eskiden durum neydi ? Şimdi nereye gidiyor patronların alışkanlıkları, yönetim tarzları, işletme tarzları v.b…


Eskiden Patronlar …


Dediğimi yap, gerisine karışma…


Doğru veya yanlış, söz ağızdan bir defa çıkar…

Eleman lazım. O zaman, getir amcaoğlu senin tanıdığını, eti senin, kemiği benim… Ödemeleri geç yapın, para kasamızda dursun, geç ödeme prestij sağlar…


Laf dinlemiyorsa çalışanı işten atın!

Otoriter hatta diktatör bir tarz…

Yeni bir iş mi var ? iyi mi ? cevap iyi ise hemen girelim, parayı kazanalım… Bize uymuyor, itaat etmiyorsa çalışanı işten atın!


Hep çalış, hep çalış, hep çalış…. Gibi bir sürü farklı tutumlar sergileniyordu. Şimdi bu değişti mi? Cevap maalesef ki hayır. Bu tutumlar yeni yeni değişmeye başladı.


Peki ya şimdi neler düşünüyorlar dersiniz ? kırk tilki mi dolaşıyor zihinlerinde dersiniz ?


Birlikte karar alsak ve beraber yapsak nasıl olur ?


Babadan kalma yöntemlerle değil, araştırma ve proje raporunu yaparak işleri düzenlesek mi acaba ?


İşe, yeni çalışan alırken, çalışanların seçimi konusunda biraz daha araştırma yapsak mı ? Neye göre alsak ?


Çalışanları ile politik ve pozitif iletişimde bulunmanın faydalarının farkında olan… Hep fason çalışıyoruz, kendi markamızı yaratmamız hiç mümkün değil mi?


Teknolojiye yatırım yapıyor muyuz ?

İş yaşamında daha başarılı olmak için eğitimler, paneller ve konferanslara katılsak iyi mi olur ?

Gündemde kalalım…


Liderlik ruhunu ön plana çıkaralım…

Kısa vade değil de en az orta vadede neler yapacağız ? 10 yıl sonra da var olacak mıyız ?


Tek başına değil de ekip olarak hareket edelim gibi… daha bir çok konuyu düşünüyorlar. Ne dersiniz ? Kulağınıza tanıdık gelen cümleler var mı ? Var sa bu yazıyı okumaya devam edin.


Patron olmaktan, yönetici olmaya…


Bu işler birden bire olmamış. Bugüne kadar okuduğum yüzlerce kitapta ve geliştirdiğim projelerde, bu konu, bir süreç ve olarak ele alınarak incelenmiş. Bu sürece farkında olmadan girebilirsiniz. Ve bir şekilde de şirketinizi patron-yönetici olarak organize edebilirsiniz. Bu durumda da şöyle bir soru var programda : kendinizi ne kadar tanıyorsunuz ? Davranışlarınızı yeteri kadar kontrol edebiliyor musunuz ?


Yöneticilik yapmak için çok küçük tavsiyeler :


Diliniz yara mı ? Dilinizi ısırmadan konuşmayın. Sözlerine hakim olmak için düşünün ve konuşun.


İki dinle bir söyle ! iyi dinleyin, dinleyin ve bir daha dinleyin. Sonra söyleyeceklerinizi söyleyin.


Rakamsal verilerle aranız iyi değilse, hemen bu konuda kendinizi hızla geliştirin. Rakamlarla konuşmadığınız sürece sıkıntılar yakanızı bırakmayabilir.


Vergi dilimleri,ödemeler ve tahsilatları, nakit akışını, işinin uzmanı ile çalışın.


Peki ya patronlar ve çalışanlar arasındaki soğuk savaş ne durumda gelişecek ?


Çalışanlara göre patronlar, her zaman çok kazananlar, parayı fazlasıyla depolayanlar, en güzel hayatı yaşanlar, cimriler ve bunun gibi birçok ithamlarla patronlarına karşı soğuk savaşı sürdürürler.


Diğer yandan; patronlara göre çalışanlar ise, yeteri kadar çalışmıyorlar; bu paraya çok daha iyileri bulunabilir, yemek ve yol paralarını bile veriyorum ama hala yaranamıyorum, sigortasını 3 ay sonra başlatacağım v.b. bir çok gereksiz konuların çevresinde dönüp dolaşırlar.


Yukarıda bahsettiğim gibi, zaman süratle geçiyor ve her şey değişiyor. Ve tam bu noktada ise bambaşka bir şey, bizim toplumumuzun alışık olmadığı bir olgu devreye giriyor. “karşılıklı saygı ve güven” Tüm patronlar, yöneticiler ve çalışanlar için küçük bir tavsiyem var : ilk önce herkesin yaptığı işe, derin bir saygı duyması gerekir. İş hayatında karşılıklı olarak gösterilmeyen saygı, orta vadeyi bulmadan başarısızlığı beraberinde getirir.


Artık PATRON terimini de isterseniz şöyle şekillendirelim : “girişimci” girişimci, risk alıp, yeni işini kurmaz ise, yanında çalışanlara istihdam sağlayamaz. İstihdamın olmayışı demek, kişisel


bazda nakit girişinin olmaması anlamına gelir ve bu durum ise, hem kişisel, hem de ailesel kargaşa ve olumsuzlukları beraberinde getirir. Böyle bir durumda yepyeni bir vizyon ile tanışmak veya mevcut vizyonu şöyle geliştirmek, büyük bir katkıyı paylaşıma sunuyor :


Girişimci olmaz ise, çalışanlar olmaz, peki ya müşteriler ve tedarikçiler olmaz ise hem işletme hem de çalışanlar olabilir mi ? Üzgünüm ki cevap “ olamaz “


Bu kapsamda düşündüğünüzde yönetimin, birbirine geçmiş tam anlamıyla bir zincir olduğu görmezden gelmek imkansızdır. O halde çalışanlar, işletme sahipleri, müşteriler ve tedarikçiler ile olan ilişkileri tekrar gözden geçirerek, güçlü olduğunuz ve zayıf olduğunuz noktaları belirlemekte lütfen geç kalmayın.


Çalışanlarınızı ve kendinizi geliştirmek için sürekli eğitimler alın, bunu bir masraf olarak değil, iyi bir yatırım olarak düşünün.


Benzer Makaleler